Article about the Crossing Lines Exhibition

Son dönemlerde sanat camiasında en çok tartışılan konulardan biri, sanatçıların Londra’yı yaşanmayacak kadar pahalı bulması sebebiyle şehri terk etmeleri. “Bu durumun uzun vadede ekonomik anlamda zorlu yaşam koşulları sunan büyük şehirler üzerinde nasıl bir etkisi olacak? Sizce aynı durumun yakın gelecekte İstanbul’da da söz konusu olması mümkün mü” sorusuyla açıyoruz söyleşimizi.

Huma Kabakçı yanıtlıyor: “Londra çerçevesinde baktığımız zaman 90’lı yılların başında başlayan Genç Britanyalı Sanatçılar akımıyla, genç sanatçılar Doğu Londra’ya yerleşmeye başladı ve bu bölgede kısa bir süre içinde birçok galeri açıldı. Bunu, White Cube Gallery gibi sanat dünyasında trendsetter bir galerinin de Doğu Londra’ya gelmesi takip etti ve zaman içerisinde bölgedeki gayrimenkul fiyatları katlandı. Bu pahalılaşmaya tepki olarak, sanatçılar bu sefer Londra’nın daha da dışına, Peckham ve Stock Newington’a taşınmaya başladılar. Bu anlamda, sanat dünyasının bu pahalılaşmaya yön verdiğini söyleyebiliriz. Aynı şekilde, İstanbul’da birçok yatırımcının gayrimenkule yönelmesiyle ve çoğu özel koleksiyoncunun yabancı sanatçıların işlerini satın almasıyla benzer bir ortam oluştu. Sanatçılar İstanbul’un daha da pahalılaşan koşullarından uzaklaşarak başka şehirlere yerleşmeye başladılar ve orta ölçekli galerilerden bazıları kapandı. Bu durumun uzun vadede şehirler üzerindeki etkisinin ne olacağını bilemiyorum, fakat sanatçılar, galericiler ve küratörlerin şevklerinin kırılmasına sebep olduğunu söyleyebilirim.” Kabakçı ekliyor: “Sanat eğitimi uzun zaman alan ve finansal olarak da pahalı bir süreç. Bu sürecin sonunda hiçbir ekonomik garantiniz yok. Birçok yetenekli sanatçı bu ekonomik şartlardan dolayı sanat yapmıyor ve farklı işlere yöneliyor.”

Siyasi gündem pazarı olumsuz etkiliyor

“Türkiye’de sanat pazarının ‘şeffaflığından’ ve ‘açıklığından’ bahsetmek mümkün mü? Open Space Istanbul ve Açık Diyalog İstanbul olarak ne gibi güçlük ve engellerle karşılaşıyorsunuz?” Bu kez Billur Tansel yanıtlıyor: “Türkiye’nin siyasi ve toplumsal gündemi diğer her alanda olduğu gibi, güncel sanat pazarını ve kuruluşlarını da önemli ölçüde, olumsuz etkilemektedir. Yaşanan belirsizlikler, gün bazında yaşanan beklenmedik olaylar insanların ruh hallerine de yansımaktadır. Birçok sergi açılışı olaylar yüzünden ertelenmiş ya da hiç yapılamamıştır. İnsanlar yaşamlarına yansıyan gündemde ekonomik sıkıntılar ve tutarsızlıklar nedeniyle sanata yatırım konusunda geri adım atmışlardır. Birçok Türk ve yabancı menşeli galeri kapanma kararı almıştır. Bazı önceden planlanmış sergi içerikleri ise yaşanan olaylar çerçevesinde tekrar şekillendirilmiş, yaşayan güncel projelere dönüştürülmüştür.”

Kimliksizliğe gönderme

Türkiye’den Ergin Çavuşoğlu, Nezaket Ekici, Özlem Günyol & Mustafa Kunt’un yapıtlarına da yer verecek “Crossing Lines” sergisine dair, Kabakçı şöyle diyor: “Billur’la serginin insanların kimlikleri ve aidiyetleri üzerine olmasına ve eserlerinde bunu yansıtan sanatçılara yer verdik.” Siyasi gerginlik, iktidarsızlık ve terör sonucu evlerinden, yurtlarından mahrum bırakılmış mültecilerin zorunlu göç sürecinde yaşadıkları “kimliksizleşme” kavramına da bir gönderme olarak yorumlanabilecek sergi aynı zamanda cinsiyet, cinsellik ve ırk gibi konuları da ele alan yapıtlar içeriyor. “Peki ya sanat bu kavramların yarattığı görünmez sınırları aşmakta elle tutulabilir, gözle görülebilir bir rol oynuyor mu?” Tansel önemli bir noktaya parmak basıyor: “Sanat, insanoğlu var olduğundan beri onunla birlikte var olan, tüm süreçleri onunla beraber deneyimleyen ve birlikte gelişen evrensel bir dil olarak düşünülürse, sahip olduğu gücün ne kadar kudretli; bu tip tabuları aşmak için üstlendiği rolün ise ne derece etkili ve önemli olduğu anlaşılabilir.”

hande@handeeagle.com