Şehrin Ortasında Gizemli Bir Dev

Denizcilik alanında dünyanın sayılı koleksiyonlarından birine sahip olan Istanbul Deniz Müzesi aynı zamanda Türkiye’nin ilk askeri müzesidir. Şehrin merkezindeki konumuna ve böylesine değerli eserlere sahip olmasına rağmen hala keşfedilmeyi bekleyen bu gizemli dev ile ilgili Deniz Albayı ve Müze Komutanı Ilyas Gültaş ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Gündemimizde olan konulardan bazıları büyük bir kültür mirasını çağdaş müzecilik anlayışı ile ortaya koyan Müze’nin kuruluşu, koleksiyonu ve misyonu idi.

Şehrin Ortasında Gizemli Bir Dev

Sayın Deniz Albayı ve  Deniz Müzesi Komutanı İlyas Gültaş, sizinle İstanbul Deniz Müzesi’nin tarihçesi ve koleksiyonuna dair bir söyleşi yapmaya başlamadan önce sizi tanıyabilir miyiz?

1968 yılında İstanbul’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi İstanbul’da tamamladıktan sonra Deniz Harp Okulu’na girdim. 1989 yılında Deniz Harp Okulu’ndan mezun oldum ve 10 yıl boyunca Deniz Kuvvetleri’ne bağlı gemilerde branş subaylığı, bölüm amirliği ve gemi komutanlığı görevlerini icra ettim. 1998-2001 yılları arasında Deniz Harp Okulu’nda bölük komutanlığı görevinde bulundum. 2001 yılından itibaren de müzecilik alanında görevler icra etmeye başladım. İlk olarak 2001 yılında Deniz Müzesi Komutanlığı Müzecilik Şube Müdürlüğüne atandım. Daha sonra ülkemizin üçüncü deniz müzesi olan İskenderun Deniz Müzesi’nin kuruluşunda proje sorumlusu olarak görev yaptım ve 2009 yılında bu müzenin ilk Komutanı olarak atandım. 5 yıl bu görevi sürdürdükten sonra 2014 yılında Deniz Müzesi Komutanı olarak İstanbul’a geri döndüm.

  • ©Kayhan Kaygusuz
  • ©Kayhan Kaygusuz
  • ©Kayhan Kaygusuz
  • ©Kayhan Kaygusuz
  • ©Kayhan Kaygusuz
©Kayhan Kaygusuz

Müze’nin kuruluşundan ve tarihçesinden bahsedebilir misiniz?

Deniz Müzesi, 1897 yılında, II. Abdülhamit’in izni, Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın emirleri ve Amiral Hikmet Paşa ile Binbaşı Süleyman Nutki’nin büyük çabaları sonucu “Müze ve Kütüphane İdaresi” adıyla Tersane-i Amire’de (Devlet Tersanesi) küçük bir binada kurulmuştur. II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla eserler korunma amacıyla Anadolu’ya nakledilmiştir. Savaş sonunda 1946 yılında müzenin tekrar İstanbul’a, Dolmabahçe Camii’ne taşınmıştır. Müze müdürü Haluk Şehsuvaroğlu idaresinde 2 yıllık bir çalışmadan sonra müze 1948’de ziyarete açılmıştır. Daha sonra müzenin tekrar taşınma gerekliliği ortaya çıkmış ve son olarak 1961 yılında Beşiktaş’taki bugünkü yerine yerleşmiştir. 1971 yılında da müze koleksiyonundaki kadırga ve saltanat kayıklarının korunduğu ve sergilendiği galeri olan “Tarihi Kayıklar Galerisi” ziyarete açılmıştır. Bu mekanda eserlerin teşhiri açısından çeşitli problemlerle karşı karşıya kalınmıştır. Mekânsal kısıtlamalardan dolayı koruma, sergileme ve güvenlik açısından gerekli düzenlemelerin yapılması ve çok amaçlı sergi alanlarının oluşturulması gibi konularda arzu edilen seviyeye ulaşılamamıştır. Bu olumsuzlukları giderebilmek maksadıyla mevcut alanda yeni bir müze binasının inşa edilmesine karar verilmiş ve 2005 yılında ulusal mimari proje yarışması açılmıştır. 2008 yılında yeni müze ihalesi sonuçlanmış ve çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak tarihi kayıklar galerisi, kültür sitesi ve açık sergi alanlarından oluşan müze inşaatı başlamıştır. İnşaat ve sergi düzenlemeleri 2013 yılında tamamlanmış ve müze Ekim ayında ziyaretçilerine kapılarını açmıştır. Şu an Ana Teşhir Binası’nın restorasyonu devam etmekte olup önümüzdeki sene ziyarete açılması planlanmaktadır.

Full article: http://www.artfulliving.com.tr/sanat/sehrin-ortasinda-gizemli-bir-dev-i-2337